"Kaygı duyuyorum, öyleyse varım!"
Gece yarısı uykularınızı kaçıran bir kaygının pençesine düştünüz mü hiç? Peki ya, herhangi bir karar anı öncesinde olası tüm seçenekleri en ince ayrıntılarına dek düşünmekten iyice kararsız kaldığınız oldu mu? Acaba düşünme becerisini bu kadar geliştirebilmiş homo sapiens gibi bir türün üyesi olmasaydınız bu kadar kaygılanır mıydınız? Belki tanrıların zamanında yaşamış olsaydınız her şey daha rahat olurdu. Kim bilir…
İnsanlığın ve özelde bireyin kaygılı halinin altında akılcılığın ve modernist dünyanın payı olabilir mi? Bize "kendi tercih hakkı"mız olduğunu söyleyen ve önümüze sayısız seçenek sunan bir düzen içinde gerçekten kaygısızca ve özgürce seçim yapabiliyor muyuz?
İngiliz edebiyatı hakkında çalışmalarıyla bilinen, Leeds Üniversitesi profesörü Francis O'Gorman "Kaygı / Edebi ve Kültürel Tarihi" adlı kitapta yukarıdakine benzer pek çok sorunun peşine düşüyor. Kaygının nedenlerini ve onunla baş etmenin yollarını, kaygılı kişinin özelliklerini sorguluyor. Bunu yaparken de 'kaygı'nın kökenini anlayabilmek için kültürel ve edebi tarihin derinliklerinde bir gezintiye çıkıyor. Hatta bir an Descartes'ın ünlü önermesini "Kaygı duyuyorum, öyleyse varım!"a dönüştürüyor.
Kitapta kaygı konusunda çalışmalar yapan psikiyatristlerin yanı sıra Antik Yunan filozoflarından Charles Darwin ve Sigmund Freud'a, Shakespeare'den T.S.Eliot, Virginia Woolf ve James Joyce gibi modernistlere, Bellini'den Rodin'e, Samuel Beckett'tan Woody Allen'a kadar kültürel tarihin köşe taşlarını bulacaksınız.