Hz. Peygamber'in (a.s) irtihaliyle, kabirlerin efendisi (Seyyidü'l-Kubûr) olan Kabr-i Saadetlerini ziyaret safhası başlamış oluyordu. Resûl'e (a.s) vararak selâm vermek, salât okumak, istiğfarda bulunmak, dua etmek, şefaat dilemek, Ruh-u Saadetlerinden istimdatla tefeyyüz, teberrük istemek, huzurunda eriyerek, nuruyla vücut bulmak, muhabbetiyle hemhâl olmak, aşkıyla tutuşmak, bunun sonsuz hazzını yaşamak.
Resûl-i Ekrem (a.s) başta olmak üzere, bütün Peygamberler, Ashab-ı Güzin Hülefay-i Raşidîn, Tabiîn, Ehl-i Beyt, Evliya, Asfiya, Eimme-i Müçtehidîn, Ulema ve Şüheda kabirlerini ziyaret etmek. Bu ziyaretlerde bir sünnetin yerine getirilmesinin yanında, Cenab-ı Hakkın izniyle kabir sahiplerinin şefaatlerine mazhar olmak, onları memnun etmek, Ruh-i Tayyibelerinden feyiz almak, bereketlenmek, dua ve istiğfarla İlahî rahmete "kurbet", yaklaşmak gibi mükâfatlar elde ediliyor.