Hey sen çok yaşa be çocuk! diye bağırdı hastane bahçesine doğru. Bu ne kadar iyi bir fikirdi! Madem o gün canlılarla iletişime geçmeyecekti, o hâlde şu hayatta en çok sevdiği iki cansız ile sohbet için harika bir gündü.
Pekâlâ, S, Tanrı mı olmak istiyordu? Hayatı boyunca hiç böyle bir şey düşünmemişti. Ama Tanrı olmanın ne demek olduğuna dair çok kafa yormuştu. Ve her defasında kendisini çelişkiler yumağında buluyordu.
Kasım karanlığı çoktan tepeye çökmüş, ağaçların sesi, serinliği haber vermekteydi ki S ayağa kalktı. Rüzgâr, gözündeki iki damla yaşı toprağa savurdu. Gitmek için arkasını döndü ve ağzından yalnızca bir cümle çıktı: Merak etmeyin anne, baba; Tanrı olmayacağım.