BK. m. 603 kapsamında gerçek kişilerce, kişisel güvence verilmesine ilişkin her türlü sözleşme için eşin rızası aranacağından, aval için de eşin rızası aranmalıdır. Aksi halde, aval yolu ile BK. m. 584 kolayca dolanılabilecektir. Ancak aval de BK. m. 603 kapsamında değerlendirilirse, eşin rızası kuralından kurtulmak için kefil olmak yerine avale başvurulamayacaktır. Zaten BK. m. 603 ile kefalet hükümlerinin uygulama alanı genişletilerek, kefili koruyucu hükümlerden kurtulmak amacıyla, başka adlar altında yapılan sözleşmelere de kefalet hükümlerinin uygulanacağının düzenlendiği, böylelikle kefalet sözleşmesi yerine, üçüncü kişinin fiilini üstlenme sözleşmesi yapılması gibi, alacaklıların, kefili koruyucu hükümlerden kurtulmalarının ve bu hükümleri dolanmalarının önlenmesinin amaçlandığı da BK. m. 603'ün gerekçesinde açıkça ifade edilmiştir. Diğer taraftan BK. m. 584/3'te, işletme veya şirketle ilgili olarak verilecek kefaletler, eşin rızasının aranmadığı haller olarak sayılmasına rağmen, avalde de eşin rızasının aranmayacağına dair bu fıkra ile özel bir düzenleme getirilmemiştir. Madem BK. m. 584/3'te aval sayılmamış hem madem Kanun Koyucu BK. m. 603'te bir sınırlama getirmeden, her ne ad altın da olursa olsun, gerçek kişiler tarınfandan verilecek bütün kişisel güvencelerde, eşin rızasının aranacağını düzenlemiştir. O halde BK. m. 603 kapsamında aval içinde eşin rızası aranmalıdır. Unutulmamalıdır ki, BK. m. 603'ün avali de kapsaması halinde, BK. m. 584/3 uyarınca sadece işletme veya şirketle ilgili olarak verilecek kefaletler için değil işletme veya şirketle ilgili olarak verilecek avaller için de eşin rızası aranmayacaktır. Yine, BK. m. 584'de düzenlenen eşin rızası ile ilgili hükmün BK. m. 603 kapsamında avale uygulanmayacağına ilişkin olarak genel hüküm-özel hüküm gerekçesine de başvurulamamalıdır. Zira Kanun Koyucu BK. m. 584/3'ü eklemek sureti ile bu tür yorum yapma imkanını ortadan kaldırmıştır. Gerçekten de Kanun Koyucu BK. m. 584/3'te Ticaret Hukuku ile ilgili hangi hallerde eşin rızasının aranmayacağını genel bir kanun olan Borçlar Kanunu'nda özel bir fıkra ile düzenlediğinden, Ticaret Kanunu'nun Borçlar Kanunu karşısında özel hükümler içerdiği gerekçesine yani doktrin ve yargıtay kararlarında görülen genel hüküm-özel hüküm gerekçesine gidilememeli ve BK. m. 584/3'ün kapsamına girmeyen gerçek kişilerce verilmiş her türlü kişisel güvence için eşin rızası aranmalıdır. Ayrıca eşin rızasının aranması açısından, işlemin bir ticari iş olup olmaması Kanun Koyucu tarafından bir ölçüt olarak kabul edilmemiştir. Avalin BK. m. 603 kapasamında değerlendirilmesi halinde, avalin BK. m. 584/1'in kapsamı dışına çıkması ancak BK. m. 584/3 ile mümkün olur. Yani Ticaret siciline kayıtlı ticari işletmenin sahibi veya ticaret şirketinin ortak ya da yöneticisi tarafından işletme veya şirketle ilgili olarak verilecek avaller için de eşin rızası gerekmez. Diğer haller de aval için de eşin rızası gerekir. Avalin ticari iş olup olmaması eşin rızasının aranması bakımından önemli değildir. Unutulmamalıdır ki bazı durumlarda kefalet de ticari bir iş niteliğinde olabilir. Bu mantığa göre, kefalet sözleşmesinin ticari iş niteliğinde olduğu durumda da eşin rızasının aranmaması gerekir. Yine, avalin BK. m. 603 kapsamında değerlendirilmesi halinde, ticari hayatı yavaşlatacağı değerlendirmesi de BK. m. 584/3 kapsamında isabetli bir değerlendirme değildir. Zira BK. m. 584/3'te sayılan kişilerin BK. m. 603 kapsamında aval de dahil kişisel güvence verilmesine ilişkin olarak başka ad altında yaptıkları diğer sözleşmeler için de eşlerinin rızalarını almalarına gerek yoktur. Dolayısıyla BK. m. 584/3'teki düzenleme nedeni ile avalin BK. m. 603 kapsamında değerlendirilmesinin ticari hayata çok büyük bir etkisi olmayacaktır. O halde BK. m. 584/3'te sayılan bu kişiler ile eşin rızasını almak zorunda olmayan diğer kişilerin dışındakilerinin BK. m. 603 kapsamında aval için de eşinin rızasını alması gerekmelidir. Son olarak, kefalet sözleşmesi kurmak isteyen kişinin, eşinin ve ailesinin korunma ihtiyacı ile aval vermek isteyen kişinin eşinin ve ailesinin korunma ihtiyacı arasında nasıl bir fark söz konusu olabilir ki? Aval vermek isteyen kişinin eşi ve ailesi, kefil olmak isteyen kişinin eşi ve ailesine nazaran korunmayı hak etmiyor mu? Tehlike (ekonomik riziko) ve tehlikeye muhatap olan kişi (eş) ve kurum (aile) aynı olmasına rağmen, birinde eşin rızasını arayıp diğerinde aramamak, kanunun içinde ve uygulamasında çelişkiye neden olmaz mı? Böyle bir ikircikli tutum, eşitlik ilkesine aykırı düşmez mi? Bu nedenlerle de aval için eşin rızasının aranmaycağını ileri sürmek mümküm olmamalı ve aval içinde eşin rızası aranmalıdır. Kanun Koyucu'nun BK. m. 584 ve 603'teki amacı (ratio legisi) aileyi korumak olduğuna göre, bu öncelik ticari kaygılarda dahil diğer bütün amaçlardan önce gelmelidir. Zira Kanun Koyucu bu hükümlerle ticari hayatı değil, özellikle aile hayatını korumak istemiştir. BK. m. 584'deki bu amacını da BK. m. 603 ile perçinlemiştir. Hatta benzer düşüncelerle İsviçre Borçlar Kanunu'nun 494. maddesinin 2. fıkrası (Art. 494/2 OR), 1 Aralık 2005 tarihinde geçerli olmak üzere, 17 Haziran 2005 tarihinde yürürlükten kaldırılmıştır. Bu nedenlerle aval için eşin rızasının aranmayacağını ileri sürmek mümküm olmamalı ve aval için de eşin rızası aranmalıdır.