"Herkes kendi masalında yaşar." Bu cümleyi acı içinde içinden geçirmişti genç kadın. Onun masalı çok karanlık bir masaldı, onun masalı ölü bir masaldı.
Kalenderkaya'daki Sergüzeşt mahallesinin terk edilmiş, gözden çıkarılmış, belki de bir şeyler için feda edilmiş bir bölgesinde, unutulmuş, eski bir ahşap evde bir bebek dünyaya gelmişti. Annesi onun adını "Elfida" koymuştu.
On dört yaşındaki Elfida'nın seneler sonra doğduğu mahalleye geri taşınması onun hiç hoşuna gitmemişti. Çünkü dar yolları ve çıkmaz sokaklarıyla bilinen bu mahalle onu korkutuyordu. Bir gün Elfida yurdun önünde yaralı bir şekilde, kanlar içinde yatan bir kıza yardım etmek istemişti. Ve her şey bu şekilde mi başlamıştı? Hayır. Aslında, bir gün Kalenderkaya'ya sadece kar yağmıştı.