Derin bir nefes aldı, kibirle. Yayılarak oturduğu koltukta sırtını dikleştirerek oturuşunu düzeltti. Soğuk bakışları gözlerimi delip geçerken aynı iğneleyici ve kışkırtıcı sesle konuşmaya başladı. "Yaptığımız şeylerin hiçbirinin umurunda olmadığını, hatta bir an önce gitmemizi istediğini biliyorum,'' dedi. Öne doğru eğilip gözlerimin içine bu sefer küçümseyerek baktı. "Zavallılığının, güçsüzlüğünün ve iradesizliğinin tadını çıkarmaya bayılan bir drama kraliçesi olduğunun farkındayız. Peki, söyle bana: Neden senin çekilmez tavırlarına katlanmak zorundayım ben? Sana zar zor tahammül ederken yaptığımız şeyden ötürü senin keyif almaman, üzerine bir de bizi çok beğenmişsin gibi kandırmaya çalışman da cabası.''