Kelamcıların oluşturduğu atom teorisi, İslam düşüncesinin kendine özgü paradigması içinde özel bir konuma sahiptir ve Allah-alem ilişkisi konusunda bazı İslam filozoflarının savundukları kainatın ezeliliği fikrine karşı, bu fikri çürütmek amacıyla geliştirilerek sistemli hale getirilmiş bir teoridir. Kelam Atomculuğu "kendisinden başka parçaya bölünemeyen parça" (el-cüz'üllezî lâ yetecezzâ) kavramından hareketle, kainatın yaratılmış olduğunu kanıtlamak üzere ortaya atılmıştır. Alternatif bir İslam ontolojisi kurmayı hedefleyen bu teolojik doktrin, her şeyin merkezine Allah'ı koyarak O'nu bütün olayların doğrudan faili yapar. Köklerini, ilahi ilkenin mutlak aşkınlığını ve en aşağı canlıdan en yüksek Akıl'a kadar bütün varlıkların bu ilke önünde "hiçliğini" beyan eden İslam'ın kendine has karakterinde bulur. Bugün modern bilimde kainatın fiziksel yapısına dair tartışılmakta olan bazı fizik kuramları da kelamcılar tarafından asırlar önce geliştirilen bu onto-teoloji doktrininin sistem içinde yer alan önemli birkaç ilkesini doğrulamaktadır. Son tahlilde Kelam Atomculuğu, bize kainatın var oluşu konusuna farklı bir gözle "yeniden" bakmayı teklif etmekte ve kainatı farklı açılardan temaşa edebileceğimiz perspektifler sunmaktadır.
-M. Şemsettin Günaltay
Kelamcılar Kur'an'ın ortaya koyduğu Allah-alem ilişkisinin rasyonel standartlarda anlaşılmasını sağlamakla kendilerini sorumlu hissettiler ve bu motivasyonla İslam filozoflarının onto-kozmolojik teorilerine alternatif olarak bir atom teorisi geliştirdiler. Kelam Atomculuğu, filozofların geliştirdiği diğer sistemlerden daha fazla İslami olmayan, diğer deyişle, onların teorileriyle birlikte İslami olan, fakat paradigma içinde diğerlerine alternatif bir teoridir. Şu halde Kelam Atomculuğu, kelamcıların kendi ruhlarına uygun, iç-dünyalarındaki gerilimi yansıtan, bu gerilimle motive olmaları sonucu oluşturulmuş ve süreç içerisinde geliştirilip sistemleştirilmiş bir doktrindir. Fakat bazı oryantalistler; önyargılı bir bakış açısıyla, kelamcıların bu amaç ve motivasyonunu görmezden gelerek, Kelam Atomculuğunun antik Yunan materyalist atomculuğu ve/veya Hind atomizmi referans alınarak ortaya konduğunu iddia etmişlerdir. Kitabın bu bölümünde oryantalistlerin söz konusu iddiaları tartışılmış ve Kelam Atomculuğunun antik Yunan ve Hind atom teorilerinin bir uzantısı ya da dönüştürülmüş bir versiyonu olmadığı fikri temellendirilmeye çalışılmıştır. Son tahlilde ise bu eser; Kelam Atomculuğunun kaynağını araştıran oryantalistlere "Materyalist Grek filozofları atom fikrini nereden buldular?" sorusunu yanıtlamalarını ve böylece kendi geleneklerinin kaynak ve kökeninin ne olduğunu açıklamalarını teklif etmektedir.
-İrfan Bayın