Çağdaş dünya toplumlarının ekonomisi, siyaseti, kültürü ve bütün toplumsal işlevleri şehirlerle varolabilmekte ve ancak donanımlı şehirlerle rekabet edebilir hale gelebilmektedir. Nitelikli, üretken ve yaşanabilir kentler, temsil ettikleri toplumları da dünya toplumları arasında rekabet edebilir hale taşımaktadır. Dünya toplumlarının 21.yy'daki yükselişi de alçalışı da temelde sahip oldukları şehirlerin nitelik derecesiyle ilgili olacaktır. Bütün bu stratejik öneminden hareketle bu çalışmada son gelişmeler ışığında ve yeni bir yaklaşımla şehir konusuna kafa yorulmuştur.
Kitapta üç bölüm ve toplamda on beş konu başlığı bulunmaktadır. İlk bölüm kent teorilerine ayrılmıştır. Bu bölümde Klasik Kent Kuramlarından, Yeni Weberci ve Feminist Kent Teorisi'ne kadar bütün kent teorileri yetkin bir şekilde ele alınmakta, açıklanmakta ve tartışılmaktadır. Bu bölümün ikinci konusu tam da Türkiye'de yeterince çalışılmamış bir kent teorisi alanı olan Postmodern Kent Teorisi bağlamında Los Angeles Okulu'ndan Edward W. Soja'nın çalışmaları ve görüşleri konusudur. Bu iki bölümün Türkiye'de Kent ve Kentleşme Teorileri konusunda söylenmiş en son ve en kapsamlı metinler olduğu düşünülmektedir.
İkinci bölümde dünyada ve Türkiye'de Yeni Kentleşme Trendlerine yer verilmiştir. Bu bağlamda akıllı kentlerden, dijital (sanal) kentlerden, yavaş kentlerden, yaşlı dostu kentlerden, göçmen/mülteci dostu dayanışmacı kentlerden, turizm kentlerinden, ekolojik kentlerden, ve kentlerde markalaşma ve kimlik sorunlarını tartışan toplam on konu başlığı ve on ayrı metin bulunmaktadır. Bu bölümün dünyada ve Türkiye'de Yeni Kentleşme Trendlerini son gelişmeler ve yorumlar ışığında son derece yetkin ve yeterli bir şekilde okuyucuya sunacağı düşünülmektedir.
Üçüncü ve son bölümde ise kentlerin ulus-ötesi ağ konumlarından ve işlevlerinden ve Dünya Şehir-Sistem'in ortaya çıkışından bahseden üç konu başlığı ve üç metin yer almaktadır. Bu üç metnin çağdaş dünyada toplumsal sosyo-ekonomik örgütlenmeyi ve dünya toplumunu şehirler üzerinden yeni bir okumaya tabi tuttuğu iddia edilmektedir. Bu iddiaya göre, dünya toplumları artık Demirperde-Demokratik; Komünist-Kapitalist; Kuzey-Güney, Gelişmiş-Azgelişmiş veya Modern Geleneksel ülkeler ve toplumlar değil; bütün yeni beceri ve işlevleriyle 500'den fazla milyonluk şehre toplanmış ve aralarındaki sosyal, siyasal, ekonomik ve kültürel etkileşiminin kritik bir nicel düzeye ulaştığı ve bunun nitel yeni bir toplumsal durum ürettiği Dünya Şehir-Sistem'dir. 21. Yüzyıl dünyası artık bu Şehir-Sistem üzerinden algılanmalı, okunmalı ve yorumlanmalıdır. Nitekim çağdaş dünya toplumlarının sorunları da atılımları da ancak bu Şehir-Sistem dikkate alınarak çözülebilir veya gerçekleştirilebilir durumdadır.