Şehri anla(t)maya çalışmak!… Dünyanın en karmaşık yap-bozunu tamamlamaktan daha zor bir mesele gibi. Günümüze kadar şehirler için yazılmış eserler kütüphanelere sığmaz. Bununla birlikte "Şehir neresidir?" Sorusuna verilmiş ortak bir yanıt bulunamamıştır. "Şehirlerin silüeti, içinde yaşayan insanların suretine bürünür." İnsanlar nasıl ki aynı değilse, insanların şehirleri de aynı değildir. Her şehrin; kendisini farklı kılan bir ruhu ve özgün yaşamı vardır. Şehirler nev-i şahsına münhasırdır. Kır-kent sınırlarının muğlaklaştığı, kentin yakın uzak çevresini dönüştürdüğü, kırsal yaşayışın yitirildiği ve kentle aynılaştığı, kentli yaşamın dahi farklı dönemlerin birikimleri ile dönüştüğü süreçte, kentin coğrafi karakterlerini ve sınırlarını tayin bir kat daha güçleşmiştir.
Bireyci, otorite yoksunu, olumsuz, yıkıcı, bağlamda entropik bir aygıt olan şehri; ampirik ve analiz düzeyinde, değerlendirmek için şehre bağımlı, Coğrafya ve diğer tüm disiplinlerin kentsel ağı okumak için bir kentbilim ağ mimarisi inşa etmesi doğaldır. Kentle ilgili bilimler ağının kümelenmesi sonucunda kent; belki anlaşılabilir(!) Kentbilim; kentsel tasarımı çözümlemek için bilimsel tasarımın ortak aklına olan ihtiyaçtan ortaya çıkmış bir yaklaşımdır. Sadece temel başlıklar bile birkaç cilt kitaba konu olabilir. Kitap bu başlıklardan bir kaçına değinme cesaretinin ürünüdür.
Kent; bir yaşam ekosistemidir ve "ancak, hayatın evrimi, mekânı dönüştürür."