İnsanlığın topluluktan toplum olmaya gelişim sürecinin adımları yerleşim tarihi sürecinde kent kurabilme becerileri üzerinden izlenebilmektedir. Erken tarihten günümüze uzanan binlerce yıllık birikimin içinde kadının kentsel yaşamın, kamusallığın ve kent sokaklarının "görünür" aktörü olabilmesi ancak modern kentin ve ulus devletin sonucu olarak mümkün olabilmiştir. Modern dünyanın kentlerinde tıpkı uluslarda olduğu gibi gelişmişlik sosyoekonomik olarak önemsenmiş ve çeşitli sınıflandırmalar doğmuştur. Gelişmiş, gelişmekte olan, az gelişmiş gibi… Bu sınıflandırma çabalarının içinde aranan kriterler zamanla genişlemiş ve kadına dair göstergeler uluslararası ve ulusal gelişmişlik tanımlamaları içinde yer bulmuştur. Kent özelinde ise kadına dair sayısal verileri de kapsayan bir başlık olarak "kadın görünürlüğü"nün kentsel gelişmişliğin bir göstergesi olması gerçeği göz ardı edilmiş ve edilmektedir. Oysa kentlerde artan kadın hareketliliği; kentlerdeki yaşam kalitesine, kentin sürdürülebilirliğine, kentin dayanıklılığına kısaca kentin şekillenmesine katkı sağlamaktadır. Öte yandan günümüz kentlerini daha karmaşık hâle getiren her bir sorun ise kadınların kentlerdeki dezavantajlı konumunu daha da perçinlemektedir. Kadın-kent-mekân ilişkisi hem ekonomik hem sosyal gelişmişlik için stratejik bir konudur.
Kentsel gelişmişlik ve kadın görünürlüğü ilişkisini tüm ayrıntılarıyla ele almış olan bu eser, ulusal/uluslararası belge ve politikalarla, siyaset/yönetimde güncel kadın temsil sayılarıyla kadın görünürlüğünü teorik olarak incelemiş ve Türkiye'nin farklı bölgelerindeki kentlerde kadınlar tarafından derinlemesine yapılan bir araştırmanın sonuçları ile harmanlanarak oluşturulmuştur.
Kentlerde kadın görünmezliği sorununun çözümüne bir nebze olsun ışık tutması dileğiyle…