Geleceğe yönelik hedeflere ulaşmak amacıyla sistemli eylem programları hazırlama süreci olarak tanımlanan planlama, "yapısal zorunluluk" düşüncesinin yerini insanın özgür iradesinin alabileceğine, insanların yaşama müdahale edip ona egemen olabilecekleri anlayışına dayanır. Planlama, piyasa mekanizmasının belirsizliğine karşı yapıcı ve kurucu insan bilincinin öne çıkartılmasıdır. Kent planlaması ise kentsel alanların mekânsal oluşum ve örgütlenmesinin nasıl olacağını ve bu oluşum ve örgütlenme sürecinde izlenecek farklı müdahale biçimlerinin tasarlanmasını içerir.
Kentsel alanlarda sanayi devriminin yol açtığı büyük toplumsal ve mekânsal sorunlara çözüm üretmek amacıyla ortaya çıkan ve bir müdahale aracı olarak kamusal boyutu belirleyici olan modern kent planlaması, özellikle 1960'lı yıllardan başlayarak, hem sağ ideologlar hem de Marksist kuramcılar tarafından yoğun biçimde eleştirilmiştir.
Yeni liberal siyasaların güç kazandığı günümüzde devletin merkezi konumu sorgulanmakta, buna bağlı olarak da kamunun stratejik bir aracı olarak işlev gören toplumsal, iktisadi ve mekânsal planlama alanlarında kriz yaşanmaktadır. Bu derlemede, ortaya çıkışından başlayarak kent planlamasının tarihsel gelişimi, kuramsal boyutu vurgulanarak sergilenmeye çalışılmaktadır.