Yeşilderililer Projesi'yle yeniden canlanıp eski günlerine dönmeyi başaran Tatolya'da iç çatışmalar sonlanmış, bilimsel alanda büyük yatırımlar yapılmaya başlanmıştı. Ülkede tükenmiş yeraltı kaynakları için geliştirilen ATP enerjisi, adeta yeni bir çağın başlangıcı olmuştu.
Ne var ki Tatolya'nın her alanda süratle gelişiyor olması, komşu toplumların da dikkatini çekmişti. Batıdan Gegoryum, kuzeydoğudan Kasaralar ve güneyden Aftozya toplumlarıyla amansız bir mücadeleye girişen Tatolya yönetimi, ülkesini dış güçlere karşı savunmak için akılcı bir strateji oluşturmak zorundaydı.
Araçta herkes uykuya daldığında, Doktor Bülam Mitokan'ın üstüne çıkarak kanepeye uzandı. Serenga Vadisi, yıldızların yoğunluğu altında aydınlanırken, gece kuşları büyüleyici sesleriyle Tatolya yolcularına veda ediyor gibiydi.
Bülam, gözlerini kapayarak bir süre Umut Denizi yolculuğunda ilerideki yaşamında tebessümle anımsayacağı anılarını düşündü. Ne yazık ki arşivlediği anıları arasında değişmeyen gerçekler hâlâ devam ediyordu. Dünyanın en güzel yeri bile olsa sıkıntı veren olaylar, huzur arzulayan duygularını baskı altına alıyor, etrafındaki güzellikleri özümlemesini engelliyordu. Ne kadar çaba sarf edilse de yaşamın gerçeklerinden kaçınmak mümkün olmuyordu. İnsanlar yaşadıkça kötülükler, çatışmalar bitecek gibi görünmüyordu.