Kim bilir Ya Rasulallah…
Günahlardan iki büklüm belimiz, mazluma yetişemeyen titrek elimiz, zulmü susturamayan tutsak dilimiz, ara ara uğrayıp esintini yüreğimize bırakan bir meltem yelimiz var. Çarşı pazarı gül olan, gül alıp gül satılan, gülden teraziler kurulan bir gülşen pazarına düştü yolumuz. Senin sevdana talip onca evliya, onca ulema, onca şüheda var orada.
Teraziye canını koymuş Zeyd'ler, Hubeyb'ler, Bilaller; cananını sunmuş Ebubekir'ler, Ali'ler, Ömer'ler; evladından vazgeçmiş Ümmü Süleym'ler, Rümeysa'lar, Nesibe'ler; davasını takdim etmiş salihler, mukarribler, muarrifler var o meydanda.
Biz ise o yaşlı teyze misali, boyumuza posumuza bakmadan, amelimizi niyetimizi tartmadan, elimize aldığımız bir yumak iple bir ümidin peşine düştük de geldik kapına. Adın anıldığı zaman getirdiğimiz salavatlarla, ıssız ve kimsesiz yanımızı teskin eden dualarla, yazdığımız şiirlerle, kitaplarla; seni anarken ıslattığımız gözyaşlarıyla ilmek attığımız bir ip var sadece şimdi elimizde.
Niyetimiz talipliler listesine yazılmak.
Biz müşteri olalım da kim bilir Ya Rasulallah...
Kim bilir..