Kimlik tercihi, alemlerin Rabbi olan Allah'ın tüm insanlara verdiği bir tercih hakkıdır. İslam ve İslam'a talip olan müslümanlar da, Allah'ın insanlara verdiği bu hakkı insanlardan almamışlar, insanları kimlik tercihi konusunda muhayyer bırakmışlardır. Nitekim İslam'ın hakim oludğu dönemlerde kimlik dayatmasıyla karşı karşıya kalmayan, Allah'ın tüm insanlara veridği temel insani haklara sahip olan insanlar, farklı din, dil ve ırklara sahip olsalar da, toplumsal barış içinde yaşamışlardır.
Bu sosyal ve tarihi gerçekliğe rağmen, toplumsal barış adına, İslam ile demokrasiyi, müslümanlık ile laikliği özdeşleştirmeye çalışanlar, bu ülkede yaşayan insanları laiklik ve demokratlık dayatmasıyla karşı karşıya getirenler açık bir yanlış ve yanılgı içindedirler.
Öncelikle ve önemle şu gerçeği belirtmek isteriz ki, toplumsal barış, ideolojik düzlemde ve ideolojik kimliklerle gerçekleşmez!... Toplumsal barış, ideolojik değil, insani düzlemde sağlanacak, sağlanabilecek bir barıştır. Nitekim tüm müslümanların değişik dünya görüşlerini sahiplenen insanlarla olan diyalogları, ideolojik birlikteliği şart koymayan insani düzlemdeki diyaloglardır.
İslam'ın ve İslam'a teslim olan müslümanların insana verdiği değeri, diğer ideolojiler de verdiği zaman, hiç kuşkunuz olmasın ki insani düzlemde yeterli barış sağlanacaktır.