Türk dili ve edebiyatı 13. yüzyıldan itibaren iki büyük coğrafyada iki büyük kol hâlinde gelişimini sürdürmüştür. XV. yüzyıl ile XX. yüzyıl arasında bir taraftan Anadolu ve çevresinde olmak üzere Osmanlı Türkçesi ile klasik Türk edebiyatı gelişirken aynı yüzyıllarda Türkistan'da Çağatay Türkçesi ile de klasik Türk edebiyatının hemen her türünde eserler verilmekteydi.
Klasik Türk edebiyatında kitap hacminde ortaya konan eserlerden olan mesnevi türü hem Osmanlı coğrafyasında hem de Türkistan'da oldukça verimli bir seyir göstermiştir. Türkistan'da Çağatay Türkçesi ile bu dönemde mesnevi yazan şairlerden biri de Baba Rahim Meşreb'dir. Meşreb 18. yüzyılın ikinci yarısı ile 18. yüzyılın baslarında yaşamış ve iki mesnevi yazmıştır. Her iki mesnevi de dinî-tasavvufî mahiyettedir. Onun yazmış olduğu iki mesneviden biri Mebde-yi Nûr diğeri ise Kimyâ'dır. 2421 beyitlik Kimyâ mesnevisi Mebde-yi Nûr'un yaklaşık üçte biri kadardır. Ancak genellikle ikisi birlikte çoğaltılmış ve biri birinin devamı gibi düşünülmüştür. Zengin bir söz varlığına sahip olan Kimyâ, Çağatay Türkçesinin son döneminin dil özelliklerini gösterir.
Farsça kelimeler ve unsurlar belirgin bir şekilde varlığını hissettirir. Kimya terimi, bugünkü kimya ilmi çerçevesinde cisimlerin atom ve molekülleri bakımından yapısını, birbirine etkisini ve bunların birleşim ve dönüşümlerini inceleyen bilim olarak tanımlanabilir. Tasavvufta ise kişinin adi madenler mesabesinde olan nefs-i emmaresini tasfiye ederek altın mesabesindeki güzel ahlak ve kemale dönüştürme yolu olarak tanımlanmaktadır.
Kimyâ mesnevisinde kullanılan kimya terimi hiç şüphesiz tasavvufi anlamdadır. Kimya kelimesi bu mesnevide beyitlerin içinde 49 defa kullanılmıştır. Burada kimya kelimesi genel olarak insanı veya tasavvuf yolundaki müridi kâmil insan olma yolunda dönüşümünü sağlayan temel ilkeler, nefsi yenme yolları gibi anlamlarda kullanılmıştır. İçerisinde hikâyelerin de bulunduşu eserde Meşreb, pek çok dua beyti söylemiştir: İlâhî âkibet mahmûd kılgın Kiterde bendeni hoşnûd kılgın "Allah'ım! Akıbetimizi güzel eyle! (Bu dünyadan) giderken biz kullarını hoşnut eyle!"