"Gökyüzünü yırtarmışçasına kırmızı ışık göründü. Her yer kıpkırmızı oldu, gökyüzü yangın yerine döndü. Her yer sarı bir alevle doldu, taştı. Sarımtırak, vahşi bir aydınlık saçıldı. Soyundu, ağladı bulutlar, Orhan ve Engin kendilerini gölge gezegende buldular.
Evren, soluk soluğa kaldı, deniz fenerinin ışıkları çakmaya başladı. Deniz feneri her çaktığında ışık saçıyordu çevresine ve yel değirmeninin duvarına… Işık yansımasıyla başladı gölge-ışık oyunu. Her ışık yansıdığında yel değirmeninin duvarında görülmeye başladı Engin'in ve Orhan'ın gölgesi.
Yel değirmeninin duvarında oynaşan ve söyleşen gölgeler bir konuda kendi aralarında anlaştı: "Rüyadan, hayalden başka bir şey değildir bu dünya ve yaşam!"