Kasaba sıkıntısının sözcüklerde can bulmuş halidir. " Kırık Öyküler "
Yazar yolları alkolün kavşağında kesişen kılıç artığı üç demokratın görüş noktasından aktarır, aldatıcı bozkır dingiliğinden yılgınlı ve umutsuzluktan başka hiçbir şey üretmeyen kasaba yaşantısının örtük cehennemini. Okurunu, onların gözlem, diyalog ve iç konuşmaları aracılığıyla kendi karanlığında sürekli genişleyen boğucu bir atmosferin içine çeker. Şiirin ve şarabın tortusunda damıtılmış hüzünleri, öykülerin arka planına yerleştirmeyi ihmal etmeden gerçekleştirir bunu.
Doğa betimlemeri söz konusu olduğunda pastoral bir şölene dönüşen dil, lümen bataklığın omurgasız temsilcileri karşısında iğneleyici bir kimliğe bürünür. Zorbanın suç ortaklığına soyunanları affetmez. Nazmi Bayrı, temel edimi sadece sınırlamak olan kasaba ahlakının karşısına seçenek olarak tutkuları ve delilikleri çıkarır. Art niyetsiz yaşamalara yakın duran ayrıksılara güzellemelerde bulunur yer yer. Yansız bir yazar değildir bu yönüyle; evrensel vicdanın yanında saf tutma görevi yükler edebiyata.
Kaçış, örselenmiş ve bilinç yarılmasına uğramış paramparça yaşamlar arasında boğulan "anlatıcı kahraman" için kaçınılmaz hale gelir kimi zaman.." İçindeki kasaba bırakmayacak olsa da peşini:
" Yakında kasabayı terk edecektim; kararımı vermiştim... Boğuluyordum artık. Ama geri döneceğimde emindim... Yoksa peşimden gelirdi her şey.."
Adil Ersoy