Fulya adını çagrıştırdığı birçok imge içinde, parklar, bahçeler de vardır şüphesiz. Fulya, ayrık düzen olan binaların bulunduğu bölümlerde özellikle yoğun bir bitki, çiçek örtüsüne sahiptir. Hala ötede beride dutlara da rastlanır. Hatta bunlardan biri, Ortaklar Caddesinin hemen girişine yakın, 50 metre kadar içerde soldadır.
Her yıl dut mevsiminde, ciğerci kedileri gibi bakar bakar geçerim. Olgun dutları gördükçe, dönüşte, akşamüzeri birkaç tane ağzıma atsam mı diye düşünürüm. Sabah telaşında, herkes bir yerlere koştururken, durup dut yemek biraz radikal olmayı gerektiriyor. Biraz daha mahalleli olmak da denebilir buna. Bir de, işe giderken dut lekesinden sakınma kaygısı var elbet.
Sabahki işi akşama bırakırız ya, akşam da başka bir telaş; yorgunluk, unutma... Yıllar var ki bir tane bile ağzıma atamadım. Şimdi yeni bir tasarı içindeyim. Bir iki tanesini yerden alıp -elbette ağzıma atmayacağım- eve getireceğim. Tohumunu çıkarıp, ekmeyi düşünüyorum. Fulyanın son dut ağacı da kesildiğinde, ben balkonumda bir dizi fidanı yetiştirmiş olacağım.