"Kalas gibi kaba ve çirkin insanların yaşadığı Ankara'dan, bu kadar güzel bir insan çıkabiliyorsa artık dünyada her şey olabilir demektir. Kadınların ona ilk görüşte aşık olmaları nerdeyse bir kuraldı ve Ahmet bu kurala ziyadesiyle alışıktı. Kadınlar ona karşı aptallık safhasında zayıftı, brifingin verildiği sırada ODTÜ'lüler, Egeliler, Silifkeliler (mutfak takımının yarısı Silifkeliydi) kim var kim yoksa bakışlarıyla yiyorlardı bu adamı. Kirlihanım bile cipsini tıkınırken şöyle diyordu:
"Tanrım bu adam gördüğüm hiç kimseye benzemiyor..."
Bu kolektif aşkın içinde sadece altmışlıklarla Zeliha yoktu, geçmişlerini ve fantezilerini kimselerin öğrenmek istemeyeceği ayrı bir gruptu onlar, içgüdüsel dışlanmışlıklarına hiç kimse-nin kafa yormadığı karanlık bir grup. O ara Volki de öğüt veriyordu Kirlihanım'a:
"Sakın kalbini karıştırma bu işe. Buradan çıkınca düşünmeye hiç vaktin olmayacak, çünkü eşek gibi çalışan insanların hiç-bir şeye vakti olmaz..."