Kamelyanın altında beş kişinin de nutku tutuldu. Masada çay, yüzlerde tebessüm, havadaki meltem havası dondu. Buz kırıkları oluştu bahçenin her bir yerinde. Sessizliği yine Zeynep'in annesi bozdu. "Madem söyledin, anlat bu kırmızı bavulunun hikâyesini oğlum." dedi.
Kırmızı bavulumun hikâyesi aslında bu ülkedeki milyonların hikâyesidir. Dedemin 1940'lı yılların başındaki kıtlık, yokluk zamanlarında yaşadığı gerçek bir yaşanmışlıktır. Köydeki büyükbabam salgında eşini, hayvanlarını kaybetmiş. Evde beş kardeş ve dedem bir başına kalakalmış. Günlerce evde ne bir tencere kaynamış ne de yiyecekleri bir parça ekmek kalmış. Dedem için bu katlanılabilir bir durum ancak çocuklar küçük, açlıktan sersefil bir haldeler. Dedemin viraneye dönmüş hayvan ahırına gittiğini babam oturduğu pencerenin kenarından izliyormuş. Çocuk hâli telaşlanmamış da değil. Aradan az bir zaman geçmiş, dedem tekrar eve dönmüş. Dedemin elinde bir şeyler varmış. Ama babam küçük yaşında ne olduğunu anlayamamış…
Sevgisiz büyüyen bir şehrin çocuklarıydık Biraz büyüdük, baktık olmuyor göç ettik başka şehirlere
Belki başka şehirler alır bu sevgisizliğimizi dedik, olmadı Bak şimdi kar altında kaldım annem…