Öğretmenimiz ''saçları uzayanlar kestirsin'' dedi. Babama, saçlarımı kesmek için şehre gitmemiz gerektiğini söyledim. Fakat işlerinin yoğunluğu sebebiyle gidemeyeceğim izi söyledi. Ben de saçlarımı kestirmesem okula gitmeyeceğimi söyledim. ''Madem çok istiyorsun…'' diyerek makası eline aldı. Koyun kırkar gibi saçlarımı kesti. O kadar kötü kesmişti ki aynaya baktığımda kendimi tanıyamadım. Sokağa çıktığımda çocuklar çıldırmış gibi saçlarımla alay etti. Utancımdan eve kaçtım. Saatlerce ağladım. İki gün evden çıkamadım. Okula gitmedim.
Okulun ikinci günüydü. Bir ara kapımız çaldı. Annem açtı. Tanıdık bir ses beni soruyordu. Veysi ile görüşebilir miyim tabii ki dedi Annem az sonra kapım çalındı. ''Veysi benim öğretmenin!'' Yavaşça açtım. Öğretmenim gülümseyerek bana bakıyordu. O da ne? Onun da saçları benimki gibi kesilmişti. O da benim gibi kel olmuştu. Meğer ben okula getirebilmek için sarı, uzun saçlarını benimki gibi kestirmiş beni bu kadar çok sevdiğini bilmiyordum. Sevinçten uçacak gibiydim…