1970'li yıllar, Türkiye'nin sağ ve sol şeklinde kutuplaştığı, siyasal ve sosyal alanda yoğun bir kaosun, istikrarsızlığın, anarşinin ve ekonomik krizlerin yaşandığı, ülkenin iç savaşın eşiğine geldiği bir dönemdir. Yapılan iki genel seçim sonucu ülke koalisyon hükümetlerine mahkûm olmuş, koalisyon birlikteliklerinden de verim alınamamıştır.
Ayrıca siyasetçilerin uzlaşmaz tavırları bu döneme damgasını vurmuş; siyasal hayatta CHP, AP, MSP, MHP, CGP, DP ve bağımsızlardan oluşan çok parçalı bir yapı söz konusu olmuştur. Bu yapı; çok partili, bölünmeleri ve küçük partileri teşvik eden, kırılgan, tek bir milletvekilinin bile hükümet kurabilme adına pazarlıklara konu olabildiği bir yapıdır. 1973 seçimleri ile 12 Eylül Askeri Darbesi arasında yedi hükümet kurulması ve bunların da kısa ömürlü olması, bahse konu siyasal istikrarsızlığın bir başka göstergesidir.
Sonuç olarak 1973 ve özellikle 1977 seçimleri sonrasında yaşanan gelişmeler, demokraside çarelerin tükendiğini, medeni bir gelişme olan "birlikte iş görme kültürü"nün henüz gelişmediğini, siyasi ve demokratik kültürün hala olgunlaşmadığını, çağdaş ve laik tek bir partiyle demokratik yaşamın sanki daha iyi olabileceğini düşündürmüştür. Bu dönemde yapılan seçimlerin ülkeye istikrar getirmediği 70'li yıllar, demokratik düzenin ülkeye ayrılık getirdiği, hatırlanmak istenmeyen bir bunalım dönemi olarak hafızalarda kalmıştır.