Yeniden başlamak için bitmek gerekir ve bunu ancak Eser Yerbakar gibiler bilir. Yani, yaşadıkları tımarhanelik günlerden ve deli gömleği haline gelmiş kimliklerinden ölesiye bunalmış olanlar...
Ve tabii bir de Eser kadar cesur olanlar...
Eser, tutsak olduğu her şeyden kendini bir an önce kurtaracak ve kendine yepyeni bir hayat kuracaktı. Artık anlamıştı; hayat bir oyun alanıydı ve o, bu oyunu kişisel gelişim sahasında oynayacaktı. Kişilikleri, nesneleri, meslekleri, etiketleri bir yapbozun parçaları gibi kullanacak ve itaatkar bir oyuncu olmaktansa iddialı bir oyun kurucu olacaktı.
Evet, bu onun kaçış planıydı. Başkalarına uzattığı kişisel gelişim ipiyle kendi tımarhanesinin duvarlarını aşacak, içerde kalanlara el sallayacak ve dışarda kendine yeni mahkumlar yaratacaktı. İşte o zaman her şey çok ama çok güzel olacaktı. Hele bir de Nurettin olmasaydı...