"Bidonun üstündeki kedilerin sayısı giderek arttı. Kediler gözlerini kapatarak huşu içinde yiyorlardı. Bazen biri diğerine patisiyle vurarak onu çöp bidonundan uzaklaştırıyordu. Bidondan atlamak zorunda kalan, yine de bu törenin çekiciliğinden kendini kurtaramıyor, dayanamayıp tekrar çöp bidonuna çıkıyordu. Çöp toplayan adam, kedileri ufak uyarılarla hizaya sokmaya çalışıyor, hepsinin ağzına birer birer küçük lokmalar veriyorsa da tümüyle bunda başarılı olamıyordu. Yemek işini bitirince bu kez gazeteleri toplamaya başladı. Gazeteleri çöplerle aynı torbalara koyanlara çok kızıyordu. Hele de yiyecek artıklarıyla aynı torbalara koyanlara… Onları torbalardan seçip ayırmak zamanını alıyordu, hem de kirlendikleri için pek para etmiyorlardı. Artık yaşlanmıştı da, çabuk yoruluyordu; eski gücü kalmamıştı. Kimileri gazeteleri ayrı torbalarda biriktiriyor, çöp bidonunun dışına bir köşeye koyuyordu. Gazete torbalarını görünce yüzü aydınlanıyor, seviniyordu."
Filiz Gülmez'in birikimleri tüm öykülerinde kendini duyumsatıyor. Yaşadığı topraklarda hem aklı hem kalbi geziniyor. Genelde kadınları odağına alıyor gibi görünse de insanın olası tüm hallerini gözden kaçırmıyor. Öykülerinde bazen dramatik bir dil kullanırken bazen ironik bir dille anlatısını sezgi dünyamıza bırakarak çoklu düşünmeye davet ediyor bizi.
Bu anlatılar gündelik hayatımızın içinden alınıyor gibi görünse de bastırılmış ve kışkırtılmış kimliklerin özel dünyasına da sızıyor. İlginç, şaşırtıcı olduğu kadar düşündürücü ve dönüşmeye davetiye çıkaran öykülerden oluşuyor Kıyıdaki Öyküler..
Aydın Şimşek