Lenin, "Kadınsız devrim olmaz" demişti. Hem Sovyet hem de Çin devrimi bunu doğruladı. Devrimin kalıcılığı da kadınlara bağlıydı. Kızıl Çin'de kadınlar işte bunu başardı. Geleneksel rollerden ve dayatmalardan kurtuldu, erkekle eşit birey olarak yeni bir yola çıktı. Evini arkasında bırakıp bilginin ve üretimin peşinden gitti. Dayanışmanın, yoldaşlığın, anneliğin, kadınlığın yeni dilini kurdu. İtaati unutup özgürlüğün kelimelerini öğrenen kadınlar önce acı ayaktan, "altın zambak"tan kurtuldu. Eşini seçme, çocuk doğurup doğurmama hakkını kazandı. Kadın örgütü kurup siyasi ve ekonomik taleplerini dillendirdi. Yönetimde de kadının farklılığını gösterdi. Bütün bunlar kolay olmadı, ama şu kanıtlandı: Evet, devrim kadınsız olmazdı, ama kadın da devrimsiz yeni bir hayat kuramazdı...