Elinizdeki bu kitap, tarihî süreçte Anadolu ve Balkanların çeşitli bölgelerine yayılmış ve buraları yurt edinmiş Alevi ocaklarına mensup dede ve talip topluluklarının dillerinden düşmeyen ve bu alanda çalışma yapan her araştırmacının kulağında yer edinen, "Evladım! Biz aslında Horasan'dan gelmişiz" söyleminin ilmî kaygısıyla başladığımız Alevi ocakları merkezli, uzun soluklu araştırma ve çalışmalarımızın mütevazı bir ürünüdür. 13. yüzyılda Orta Asya'dan Anadolu'ya göç eden Türkmen topluluklarının Anadolu'daki ilk yurdu başta Diyarbakır çevresi olmak üzere, günümüzde Güneydoğu Anadolu Bölgesi olarak adlandırılan coğrafya olmuştur. Dede Garkın'dan Şah İsmail'e kadar geçen yaklaşık üç asırlık süreçte bu coğrafyayı yurt edinen Kızılbaş Türkmen topluluklar ve bu toplulukların başında bulunan, aynı zamanda önemli bir kısmı Alevi ocaklarının kurucusu olarak karşımıza çıkan karizmatik inanç önderleri Aleviliğin inşasında önemli rol üstlenmişlerdir. 16. yüzyıla kadar çok sayıda Türkmen topluluğunun yurdu olan Diyarbakır, aynı zamanda Şah İsmail'in anayurdu ve babası Şeyh Haydar'ın doğduğu şehir olarak kayıtlara geçmiştir. Türkmen topluluklar tarafından kurulan devletlerin merkezi konumundaki Diyarbakır ve çevresi, 16. yüzyıldan itibaren "Surh-serân/Kızılbaşlar Vergisi" adı altında Kızılbaş Türkmen olmanın vergiye tabii olduğu bir coğrafya olarak tarih sahnesinde yerini almıştır. Günümüzde ise yöre Alevilerinin zengin tarihî ve kültürel mirası her geçen gün yok olma tehlikesiyle yüz yüze kalmaktadır. Bu durum tespitinden hareketle hazırlanan bu kitap, kökleri 13. yüzyıla dayanan yöredeki Türkmen Alevilerinin tarih, inanç ve geleneklerini ocak sistemi ve ritüelik yapı merkezli olarak halk bilimi kuram ve yöntemleri bağlamında disiplinlerarası bir bakış açısıyla ele almayı hedeflemiştir.