Müslümanlar İslâm'ın ilk günlerinden itibaren Kur'an ve Hz.Peygamberin rehberliğinde eğitim faaliyetlerine başlamışlar, günümüze kadar da her şart ve zeminde bu faaliyeti kesintisiz devam ettirmişlerdir. İlk dönemlerde Hz. Peygamberin önderliğinde camide başlayan eğitim faaliyetleri, şartlara göre başta küttaplar, saraylar, edebiyat salonları, alimlerin evleri, kitapçı dükkanları, çöl ve badiyeler, kütüphaneler, medreseler ve mektepler olmak üzere her alana yayılmıştır. Bu faaliyetler neticesinde İslâm dünyası özellikle 9. Asırdan 16. Asrın sonlarına kadar ilim ve medeniyette altın çağlarını yaşamış, bu dönemde önemli alimler, filozoflar ve bilginler yetiştirmiştir. Bunda temel faktör hiç kuşkusuz ilmi faaliyetlerin Allah rızası için ve ibadet aşkıyla yapılmış olmasıdır. Bundan dolayıdır ki, ilmi faaliyetleri sadece belirli bir zümre değil, başta devlet adamları olmak üzere toplumun tüm kesimleri benimsemiş ve desteklemiştir.
Bunların yanında önemli bir faktör de, İslâm eğitimcilerinin daha ilk asırlardan itibaren bir "İslâm Eğitim Felsefesi" oluşturma çabalarıdır. Bugün; Bilginin kaynağı nedir? Eğitimin amacı ne olmalıdır? Nasıl bir insan yetiştirmeliyiz?
Öğretmen, öğrenci ve velilerin eğitim sürecinde görev ve sorumlulukları nelerdir? Eğitimde hangi içeriği hangi yöntem ve tekniklerle vermeliyiz? gibi eğitime dair pek çok sorunun cevabını ararken kendi mirasımızı ve birikimimizi ihmal etmekteyiz. Elinizdeki çalışma, bize en azından bu zengin ve değerli mirası hatırlatmakta ve yetişen nesli kendi geçmişiyle buluşturmayı gaye edinmektedir.
Bununla, sahip olduğu mirası günün şartlarına uygun olarak değerlendiren, geçmişiyle barışık, yaşadığı zamanı doğru okuyan ve geleceğe umutla bakan nesiller yetişmesine katkı sağlamak istenmektedir.
Bu kitapta 9. Asırdan 18. Asra kadar yetişmiş önemli 21 müslüman düşünürün eğitimle ilgili görüşleri değerlendirilmiştir. 21 düşünürün herbiri, sahada konuyla ilgili çalışması bulunan akademisyenler tarafından yazılmıştır.