Peygamber Efendimizin Cebrail aracılığıyla Rabbimizle görüşmek için Mescid-i Haram'dan Mescid-i Aksa'ya, oradan semaya, âlemlerin yüce rabbine, ilahi huzura yükseldiği ve etrafını mübarek kıldığı bir yer...
Müslümanların Kudüs'te bulunan ilk kıblesi Mescid-i Aksa…
Kendisini zamanında -hâşâ- ölümsüz, tanrı zanneden bir adam ve Firavun sisteminin gelenekçisi olan İsrail...
Kızıldeniz'de boğulmadan hemen önce omurgalarından yükselen gayet insani bir ürperme hisseden Firavun ve mekanizmasının devamını getiren İsrail'in ta kendisi...
Gazze, yıllardan beridir İsrail'in daimî ulus planlarının, tasallut olan yayılmacı ve acımasız politikalarının güdümünde çırpınıyor. Bugün, her bir Filistinli vatandaş veya daha kapsamlı bir görüşle Dünya üzerinde kalbi duygulara ve merhamet silsilesine sahip olan her insan; İsrail'in yayılmacılığının zalimliğin de çok ötesinde bir paradoks olarak anlamlandırmalıdır. Çünkü her birinin kendisi ile birlikte yakınları da bu zulümden nasibini almıştır. Bir milletin coğrafi sınırlarıyla birlikte önem arz eden şey fikri sınırlardır. Coğrafi sınırlar tarih boyunca değişiklik gösterebilir ancak zihinlerin yapısı öyle değildir. Değişiklik ya da taraf değiştirme yaşanamaz. Fikri hezeyana uğramış bir millet; zalimi de zulmü de ödülü de Firavunu da ve Musa'yı da çok iyi bilir. Hiçbir zaman yolundan şaşmaz. Dolayısıyla bir ülkenin sömürgeciliğin ev sahibi olması aslında o sömürdüğü ülkelerin emeğinin hırsızı olmak demektir. Başka bir medeniyetin geleceğini, dilini, coğrafyasını, kültürünü ve tarihini saf dışı bırakmak demektir. Asla hiçbir ülke buna razı gelemez. Bundan hoşnut olacağı görüşü kabul edilemez. Nerede bir bolluk, yer altı zenginliği, altın madeni, yer üstü kaynaklarının doğallığı varsa orada bir Batı ülkesinin evi beslenmekte ve ocağı harlamaktadır. Asya ve Afrika kıtaları yıllarca Batı'ya istemeksizin hizmet etmektedir. Okyanus ötesinde gördüğünüz her bir güzellik aslında Afrika'nın çöllerinden çıkmış birer eserdir. Bu şehirsel anıtların temelinde mazlumların ahı gömülüdür. Kendi inancından olmayanlara yaşama hakkı tanımamaktadırlar. Her daim çözümü namlunun ucunda görüyorlar.
Sömürgecilik anlayışları; Materyalizm ve Pragmatizm anlayışının geçerli versiyonudur. Bu sözde piyasa sunulan sürümler ve reçeteler peş peşe hayal kırıklıklarına, trajedilere, yanılgılara ve yenilgilere neden olur.