Sultan Hamid'in Maarif Nazırı Haşim Paşa, okul sayısı biraz artıp da işler karmaşıklaşınca, " Şu mektepler olmasa, maarifi ne güzel idare ederdim!" demiş. Biliyorsunuz, ne zaman dinlemişsek Haşim Paşa'nın bu sözlerini, "Yahu!.. Mektep olmadan maarif olur mu bre!.." diyerek, adamın cahilliğine hemen kahkahayı patlatmışızdır hepimiz. Gerçekten okul olmadan maarifin olmayacağını bilmeyecek kadar cahil biri midir bu Osmanlı nazırı? Yoksa, Osmanlı gerçeği konusunda cahil olanlar bizler miyiz? Çünkü, hiç kuşku yok. Haşim Paşa; "Allah aşkına nereden çıkardınız şu mektepleri!.. Maarifi medreselerle ne güzel idare edip gidiyorduk..." demektedir aslında. Ama medreselerin bildiğimiz türde bir eğitim kurumu olmadığını, örneğin Osmanlı İmparatorluğu'nun 1913 yılına dek bütün tarihi boyunca tek bir medrese yaptırmadığını, tek bir hocasına maaş ödemediğini aramızdan kaç kişi bilir ki... Mustafa Kemal, "Tevhid-i Tedrisat" yasasıyla, İslamiyetin Sünni - Hanefi inancını yaygınlaştıracak mücahid yetiştiren bu medreselerle, din dışı eğitim veren mektepleri mi birleştirmeyi amaçlamıştır? Sahi "Tevhid" sözcüğünü "birleştirmek" anlamına mı kullanmıştır, yoksa "tek" anlamına mı? Demirtaş Ceyhun'un, bu sorulara yanıt arayan bu çalışmasının da, toplumsal bilincimizdeki bir çok kanıyı temelden sarsacağından kuşkumuz yoktur.