17. yüzyılın sonlarına doğru Yeni Dünya'dan İspanya'ya doğru yola çıkan bir İspanyol hazine gemisi... Gemide dönemin sınıfsal yelpazesinin neredeyse her renginden insan vardır. Üstsınıf güvertesinde idari ve askerî yöneticiler, engizisyon yargıcı, kapitalist bir kadın, aristokrat ve tacirler; alt katta denizciler, topçular, Kızılderili ve zenci köleler...
Derken bir Kızılderili köle çıkar sahneye. Onu topraklarından çalıp gemiye bindiren "efendi"sine itaat etmeyi reddeden, özgürlüğün semiz bir bedenden kıymetli olduğunu "uygar" ve "iktidar sahibi" güçlerinden daha iyi anlayan bir adamdır bu. Özgürlük tutkusu, kimliğini savunma cüreti ve inadıyla birleşince, gemide her şey altüst olacaktır...
Köle, hem içeriği, hem de yazılma nedeni ve koşulları açısından son derece ilgi çekici bir roman. Eylemci bir komünist olan Danimarkalı yazar Hans Kirk, Nazilerin 1940'ta Danimarka'yı işgal edişinin ardından tutuklanır. Kirk ve arkadaşları 1941 sonları ve 1942 başlarında, yazarın kendi deyimiyle "ümitsiz bir durum"la karşı karşıya kalırlar. Nazilere boyun eğip eğmeme tartışmalarının ortasına düşmüşlerdir. Köle, işte bu tartışmaya bir yanıt olarak kaleme alınmıştır.
Hans Kirk, kitabın müsveddesini cezaevinde bitirir. Ardından bir fırsatını bulup cezaevinden kaçar ve kaçarken de müsveddeyi gizler. Fakat Almanlar onu yakarlar. Yazar savaşın ardından tüm romanı yeniden yazmak zorunda kalacaktır.