Modern çağlar, kölelik ve efendilik kavramını tersine çevirdi. Daha yeni düşündüm bunu. Kimin efendi, kimin köle olduğunu saptayabilmek için, tutkuları da değerlendirmek gerekiyor. Amerikan Başkanı Clinton bunun son örneği. Bizim Kanuni ve Hürrem Sultanlarımıza, Katarina ve Kara Mustafa Paşalarımıza, Avrupalıların Josephine ve Napolyonlarına, hatta bir bakıma bütün Shakespeare tiyatrolarının trajedi kahramanlarına bak. Kim efendi, kim köle, söyleyebilir misin?
Erhan Bener, yaşlı kedisinin kölesi olan genç bir asistanla, yatalak babasının kölesi haline gelmiş bir profesörün aşkı çerçevesinde yalnızlık, özgürleşme, tutku ve kölelik kavramlarından bahsediyor. Toplumun, ailenin, inançların, cinsel dürtülerin ve egoların köleleştirdiği Gülin ve Hocasının ruhlarını özgürleştirme çabasında karşılaştıkları handikaplar, okura hem edebî hem felsefî açıdan zevk verecek bir dille kaleme alınmış. Bener'in "Yazarken bir ağır işçi gibi çalıştım," dediği Köleler ve Tutkular edebiyatımızda psikolojik roman türünün önde gelen bir örneği.
"Erhan Bener Köleler ve Tutkular'da insanın açmazlarını ve birey-toplum uyuşmazlığı sorunsallarını edebiyat alanına taşırken bir yandan anlatının düşünsel ağırlığını felsefî ve psikiyatrik yaklaşımlarla zenginleştirmiş, bir yandan da kişilerinin iç dünyasına hâkim bir yazarın anlatım çeşitliliğini ayrıntılı biçimde sergileyerek her dönemde okunabilecek usta işi bir psikolojik roman ortaya koymuştur."
-Betül Mutlu