Uluslararası ilişkiler literatüründe "çevreleyen ülkenin etine batmış kıymık" ya da "ayakkabıdaki taş" şeklinde tanımlanan anklav ve eksklavlar dünya siyasi coğrafyasının norm dışı bir anomalisi ya da bir nevi ilkel bakiyesi olarak telakki edilmektedir. Coğrafi ve politik bir fenomen olarak anklav ve eksklavların hem kendisini çevreleyen ülke ya da ülkeler ile anavatan arasındaki ikili ilişkilerde hem de uluslararası ilişkilerde güvenlik politikaları bağlamında kendi toprak ve nüfuslarının boyutlarıyla gayri mütenasip bir şekilde etkili oldukları görülmektedir. Dünya yüzeyindeki anklav ve eksklavlar hem siyasi ve ekonomik yapıları hem de boyut, nüfus ve konumları itibariyle birtakım farklılıklara sahip olmakla birlikte, güvenlik sorunlarına sebebiyet vermeleri bakımından birtakım benzerlikler de taşıdıkları görülmektedir. Bir başka deyişle Cebelitarık, Dağlık Karabağ, Cabinda ya da Kaliningrad örneklerinde olduğu gibi uluslararası alanda "bağımsız bir mekân-politik nesne kategorisi" olarak anklav ve eksklavlar her an aktif birer volkan hâline gelebilmektedir. Dolayısıyla anklav ve eksklavların çoğu mikro sahaya ve birkaç bin nüfusa sahip olsalar da bu antitelerin jeopolitik açıdan son derece önem arz ettikleri görülmektedir. Bu kitapta anklav ve eksklavlar tanıtılmakta ve güvenlik kavramı ile olan ilişkisine açıklık getirilmektedir.