Paris Komünü, Fransa'da iki buçuk aya yakın iktidarda kalmasına rağmen sosyalizm tarihinin önemli bir deneyimini oluşturmaktadır. Louise Michel, içinde aktif olarak yer aldığı Komün'e ve ardından yaşanan yirmi beş yıllık bir sürece tanıklık etmemizi sağlıyor. Michel bu tutkulu hikâyede, önce hapsedilip ardından Yeni Kaledonya'da on yıla yakın bir süre sürgün edilmesine neden olan dramın bütün önemli anlarını günü gününe anlatıyor:
Kendimi savunmak istemiyorum, savunulmak istemiyorum, diye haykırıyordu Louise Michel; bütün kalbimle sosyal devrime katılıyorum ve bütün eylemlerimin sorumluluğunu üstleniyorum, onları çekincesiz kabul ediyorum. Beni generallerin infazına katılmakla suçluyorsunuz, buna şöyle cevap vereceğim: Onlar halkın üzerine ateş açmak istedi; böyle emirleri verenlerin üzerine ateş açmakta tereddüt etmezdim.
Paris yangınına gelince, evet, ona katıldım, Versailles istilacılarına alevden bir barikat kurmak istiyordum; hiçbir suçortaklığına girmedim, kendi içimden geldiği gibi hareket ettim.
Savaş konseyi olduğunu iddia eden, yargıçlarım olarak davranan fakat af komisyonu gibi kendini saklamayan sizden istediğim şey, kardeşlerimizin öldüğü Satory Alanı'dır; toplumdan uzaklaştırılmam gerek, size bunu yapmanız söylendi. Peki! Vali haklı. Mademki özgürlük için atan her yüreğin yalnızca biraz kurşuna hakkı var, ben de kendi payımı istiyorum. Yaşamama izin verirseniz, intikam diye bağırmaktan vazgeçmeyeceğim ve kardeşlerimin intikamını af komisyonunun katillerinden isteyeceğim.
İfşaatlarının zenginliği ve doğruluğu, Komün ve aktörleri hakkındaki bu metni olağanüstü bir belgeye dönüştürürken, üslup özellikleri ve gücü ise bu dokunaklı tanıklığı klasik politik edebiyat seviyesine yükseltiyor.