Komünist Hipotez insanlığın geleceğinin evrensel bir kapitalizm egemenliğine ve ona eşlik eden korkunç eşitsizliğe, iş bölümüne ve iktidarı çok dar bir oligarşi ile paylaşan devlet odaklı demokrasiye mahkum olmaması demektir.
Devrimciler dağınık ve örgütleri zayıf, gençliğin büyük bir kısmı nihilist bir ümitsizliğe düşmüş, aydınların çoğu ise ne yazık ki sistemin hizmetinde. Bütün bunlara karşın, Marx'ın sonradan meşhur olan Komünist Parti Manifestosu'nu yazdığı 1847'de olduğu denli yalnız ve yalıtılmış olan bizler, işçi ve halk kitleleri arasında yeni tip siyasal süreçler örgütleme ve bütün gücümüzle komünist Ideanın gerçeklik içinde yeniden doğmakta olan biçimlerini destekleme çabamızda git gide daha kalabalık olmaya başladık. Tıpkı 19. yüzyılın başında olduğu gibi bugün de mesele İdeanın zaferi değil; oysa koca bir 20. yüzyıl boyunca epey ihtiyatsızca ve dogmatik biçimde böyle ortaya konmuştu. Bugün önemli olan İdeanın varolması ve hangi terimlerle formüle edildiği. Öncelikle Komünist Hipoteze güçlü bir öznel varoluş sağlamak, işte bugün burada bulunan bizlerin ilk görevi budur. Söylemeliyim ki, bu da oldukça heyecan verici bir görev. Düşüncenin genel ve evrensel olan inşalarıyla, yerel ve tekil fakat evrensel olarak aktarılabilir hakikat parçalarını birbiriyle eklemleyerek komünist hipotezin ya da daha doğrusu komünizm İdeasının bireylerin bilinçlerinde yeniden hayat bulmasını sağlayabiliriz. Böylelikle bu İdeanın üçüncü varoluş devrini başlatabiliriz. Bunu yapabiliriz, öyleyse yapmalıyız.