Konduğunda Ölür Bu Kelebek Mustafa Ziyalan'ın ardında bıraktığı bir ülkeye, kayıp bir kıtaya, o kıtanın ölülerine yazdığı şiirlerden oluşuyor. 1963'ün Zonguldak'ından başlayarak Anadolu'da, İstanbul'daki geçmişinde bir hekim olarak hastalarının, bir çocuk olarak ailesinin, bir direnişçi olarak devrimcilerin, bir şair olarak sanatçı çevresinin hayaletleriyle yüzleşiyor Ziyalan. Ölüleri yankılıyor, çıktığı yolculuğun, yaşamının düşüncesini onlarla kuruyor:her insan bir kez sevilecektirve budurdoğumla ölümün arasındaki biricikliksensin, benim – biziz ölümün de doğumun da ötesindeve kalanbudurher aşkı bir doğuma bir ölüme dönüştürecektir.
Bu yolculuğa Alara Drahşan da İstanbul fotoğraflarıyla katılıyor; ölümün ve yaşamın hiç trajikleşmediği, karşıtlaşmadığı, yan yana durabildiği, bu sayede derinleştiği, sonsuzlaştığı fotoğraflar bunlar. Kitap, boyutu, kapağı, renk seçimleri, mizanpajı ile Ayşegül İzer'in tasarımcı ustalığını ve estetiğini yansıtan bir plastik sanat yapıtı niteliğinde.