Samsun'dan Sivas ilimize bir hat çekelim. Bu çizgiyi, Iğdır ilimize uzatalım. Çizgimizi, Hopa ile birleştirirsek, topraklarımızın aşağı yukarı dörtte birini sınırlamış oluruz. Günümüze kadar buranın edebiyatı yazılmamıştır. Bu bölgede herhangi bir köye gidiniz. Herhangi bir kişiyi seçiniz. Onu "Macirlik" hakkında konuşturunuz. Konuşmayı kağıda dökünüz. Anlatılanlar o kadar çarpıcı, öylesine dramatiktir ki, insana, "Bu bir usta yazar elinden çıkmış roman olmalı?" düşüncesini çağrıştırır. Özellikle "Seferberlik" ve "Macirlik" terimleri, milât gibidir. "Macirlikten önce", "Biz macir iken", deyimlerinin eklenmediği olay yoktur.
Birinci Dünya Savaşı'nda, hiçbir yerde görülmeyen soykırımlar, göçler, maddî mânevî kayıplar, yıkımlar cereyan etmiştir. O günlerden bu günlere tam üç nesil gelip geçmiştir. Yaşayanlar, başlarına gelenleri, olduğu gibi ikinci nesile, ikinci nesil de üçüncü nesile, inanılmaz bir gerçeklikle aktarmıştır. Bunun açık anlamı şudur:
Arkadan gelenler de aynı acıları, yaşayarak büyümüştür!
O bölgenin insanı daima gamlıdır. Yüzünün yarısı güler, yarısı ağlar. Dıştan anlayamazsınız. Izdırabın en dehşetlisiyle için için ağlar.