Sosyal yaşamın istek, ihtiyaç ve arzu temelli her türden pratiği üretebilme tarafının yanı sıra bu yaşamsal pratikleri kontrol eden, baskılayan, sindiren ve yok sayan özelliği seyircinin sinemayla kurduğu ilişki bakımından önemlidir.
Korku sineması, üzerine kurulu olduğu anlatı yapısı, olay örgüsü, karakterleri ve biçimsel özelikleri noktasında belli temsil göreneklerini içeren kültürel bir alanı ifade etmektedir. İzleyicinin sinemayla olan ilişkisinde tüm sinematik unsurlarla kurmuş olduğu bilişsel, duyusal, psikolojik düzeydeki bağ özdeşleşme süreciyle ilişkilendirilmektedir. İnsanların gerçekte somut karşılığı olan korkularının korku sinemasında kurgulanmış korkulara denk gelen yönü, birey açısından katarsistik etkiyle açıklanmaktadır. Korku sinemasının sunduğu korku temsilleri ile gerçek dünyadaki gerçek korkularından arındırılan insanlara bu süreçte ideolojik yapılar da aktarılmaktadır. Korku filmlerinde gerçek dünyada olmayan korku karakterleri özelinde tüm anlatı yapısıyla özdeşleşen birey içerisinde biriktirdiği arzuları, hevesleri ya da gerilimleri, korkuları, endişeleri bu sayede zararsızca boşaltmaktadır. Çünkü anlamın kurgusal biçimde ortaya konulduğu sinemada üretilen korku temsilleri, seyircinin ben-öteki ikiliğinde kurmuş olduğu ilişkiyle anlamlıdır.