Korkunun gözleri çoktur, Polisiyle, jandarmasıyla, provokatörleriyle, döner bıçaklarıyla, tüfekleriyle, tabancalarıyla, tehditleriyle, haksızlıklarıyla, şebekleşen medyasıyla, yıkama yağlama ve yalama görevini arsızca yerine getiren basınıyla, mafyamsı tehditleriyle insanları bunaltır.
Korkan insan; duymaktan, görmekten, düşünmekten vazgeçer. Hırsıza hırsız, haksıza haksız, suçluya suçlu, sahtekâra sahtekâr diyemez.
Korku; insanları mezarlığa dönüştürür, bitkisel hayata sokar. Onu; yiyen, içen, sıçan bir böceğe dönüştürür.
Korku yüzünden paranoyaklaşan kişinin kafası hiç izin yapmayan, bin bir gözlü polislerle doludur. Kendisine sansür koyar, ağzını bantlar ya da köpekleşir.
Korku, suratlardaki gülümsemeleri kirletir; kişileri çaresiz, mecalsiz, savunmasız, güvensiz bırakır. Korkunun korkunç gözleri altında seyyar cesede dönen kişi tepkisizleşir, kendisinden ödü kopar, maskelerle dolaşmaya başlar. Kendisini gizleyerek kurtulacağını düşünür.
Korkunun teslim aldığı, ensesinden yakaladığı bu kişiler ve bu kişilerden oluşan toplum, diktatörün işlerini kolaylaştırır.
Korkunun dehşet salan gözleri karşısında bilim, sanat, yaratıcılık gelişemez. O toplum bölünmeye, çürümeye, çökmeye mahkûmdur.