Meryem çocuklarıyla çok mutluydu. Fakat doğduğu yeri, Batum'u bir türlü aklından çıkaramıyordu. Geride bıraktığı akrabalarını, komşularını özlüyordu. Masmavi denizini, portakal ve mandalina bahçelerini, yemyeşil çayırlarını, bu çayırlarda yaşayan koyunu, kuzuyu kısacası çocukluğunun mutlu günlerini özlüyordu.
Gürcistan'a, Batum'a nasıl gidebilirdi? Ne otomobile ne uçağa ne de trene verecek parası vardı. Ama bir yolunu bulup oraya gitmeliydi. Babasının zaman zaman çanı andıran, küpe benzer bir şeyin içine girerek seyahatler yaptığını hatırladı. Bu küpü de bütün zorluklara rağmen Çiftlik köyüne getirmeyi başarmıştı. Fakat bu küp nasıl hareket eder, nasıl çalışır, Batum'a nasıl gidip gelirdi?