Artık taht odasına gidilmeye mâni kalmamıştı, bütün güçlükler yenilmiş sayılabilirdi. Fakat İbrahim, o odanın kapısı önüne gelir gelmez durdu, arkasından gelmekte olan Sadrazama yüzünü çevirdi, sert sert sordu:
- Ben padişah değil miyim?
O, hayret içinde cevap verdi:
- Belî sultanım, padişahsınız.
- Ne istersem yaparım, değil mi?
- Belî padişahım, yaparsınız.
- Öyleyse dönelim, karındaşımı bir daha görelim!
Deli adam, tam tahta oturduğu sırada cellatların boy gösterip kendisini cürmü meşhüd halinde yakalanmış bir suçlu gibi alaşağı edeceklerini düşündüğünden ihtiyatlı hareket etmeği tasarlıyor ve şayet kardeşi ölü taklidi yapıyorsa yine istemem teranesini tutturarak yakasını tuzaktan kurtarmak istiyordu. Heybetli vezir onun bu gülünç düşüncesini sezmekten geri kalmadı, lâkin bir şey diyemedi, mahzun mahzun mırıldandı. Peki Sultan'ım, görelim!