Kötülük nedir? Korkutucu ve anlaşılmaz mıdır, yoksa sıradan bir edim midir? Kötülüğün psikolojisi nedir, kötülük yapanlar hepimizden farklı bir psikolojik özellik mi taşıyor? Kötülüğün sıradan yanlışlara sığmayan, yanlışın ötesine taşan niteliği ne? "Kötülük" sözcüğünü kullandığımızda, iyilik ile kötülük şeklinde iki kozmik gücün karşı karşıya geldiği bir dünya görüşüne mi inanmış oluyoruz? Acaba günümüzde kötülük, modası geçmiş bir mit haline mi geldi? Şiddet içeren sayısız saldırı, tecavüz ve cinayetle medyadaki haberlerin iç karartıcı bir geçit törenine dönüştüğü bugün, kötülük dünyamızın korkutucu ölçüde gerçek bir özelliği mi?
Filozofların, Hannah Arendt gibi siyaset bilimcilerin bu sorulara verdiği yanıtları aktaran yazar Luke Russell kötülüğün sistematik bir analizine girişerek, kavramı toplumsal içerimleriyle beraber felsefi ve psikolojik açıdan çözümlüyor. Seri katiller, teröristler, savaş suçluları gibi ünlü "kötülük" örneklerini irdeleyerek aşırı kötülüğü sıradan kötülükten ayıran sınırların keşfine çıkıyor. Oxford Üniversitesi Yayınları'nın bu kısa giriş kitabı bizi kötülüğü daha derinlikli şekilde anlamaya yönlendiriyor.