"Vatanın dağlarında, bayırlarında ve kırlarında hatta en ücra yerlerinde kendi kendine açıp solan çiçek bırakmayacağız…"
— Hasan Âli Yücel
"Elimden gelse bütün dünya okullarının programlarına 'insanın insanı sömürmemesi' adlı bir ders koyardım…"
— İsmail Hakkı Tonguç
Köy Enstitüleri'nin kurucusu iki efsane ismin bu anlamlı sözleri nasıl da her şeyi özetliyor…
Köy Enstitüleri 17 Nisan 1940'ta TBMM'de kabul edilen bir yasayla memleketin evrensel pedagoji dağarcığına armağan edilen bir Cumhuriyet projesiydi. Köy Enstitüleri yoksul köy çocukları ve özellikle kız çocukları için "pozitif ayrımcı" eğitim kurumlarıydı. Bilimsel bir yöntemle kurulmuştu ve "Eğitimde Adalet" düşüncesini benimsemişti. Köy Enstitüleri "laik, demokratik, bilimsel, karma eğitim"in özgün kurumlarıydı. Dayanışmayı prensip edinmişti. Öğrencilere verdiği teknoloji eğitimi ve kazandırdığı teknik beceri hayatla bütünleşebiliyordu. Özgün, nitelikli öğretmen yetiştirmenin kurumlarıydı…
1946 yılında Köy Enstitüleri'nin temel kazanımları yok edildi, 1950 yılında da karma eğitime son verildi. 1954 yılında ise tamamen kapatılarak İlköğretmen Okulları'na dönüştürüldü.
İBB Yayınları'ndan çıkan Köy Enstitüleri, değeri şimdilerde daha çok anlaşılan bu Cumhuriyet kazanımını yeni kuşaklara aktarmayı amaçlıyor. Bu eser; eğitimin niteliğini kaybettiği, insan hakkı olduğu gerçeğinin örselendiği, eğitimde adaletsizliklerin, eşitsizliklerin yaşandığı günümüz ülke koşullarında kültür ve düşün dünyasında aydınlığa açılan bir kapı olacaktır…