"Kişi, içinde kendini bulduğu ürünlere daha bir ilgi duyuyor. Sanıyorum, bir sanatsal ürünü okurken geçmişini yeniden yaşama ve yaşamı yeniden kavrama gereksiniminden geliyor bu. Bu dürtüyle olacak, ortaokuldan bu yanaki okumalarımda önemli bir yer tutuyor konusunu köylülükten alan ürünler. Aslında o ve daha sonraki dönemlerde en çok okunurluk niteliğini de koruyordu bu alandaki ürünler. Birçok yönden "edebiyatın halklaşması" süreci yaşanıyordu. Yalnız köy kökenli sanatçılar ve okurlar değil, kent kökenli sanatçı ve okurların önemli bir bölümü de bu sürecin içindeydi. Kırsal kesim insanını içerden yansıtan ustalıklı ürünler, bu kesimden gelenleri başka, kent insanını bir başka çekiyor, sarıyordu. Kuşkusuz bu, etki ve tepkisini de birlikte getiriyordu. Ülkemizdeki siyasal bilinçlenme ve açılmaya koşut olarak konu siyasal tartışma gündeminden, nitelik değiştirerek edebiyat gündemine getirildi. Sözgelimi 1965'ten sonraki yıllarda "köy edebiyatı" konusu çeşitli boyutlarıyla daha bir bilinçle ele alınmaya başlandı. Bu yıllarda sanatçıların artık doğal yataklarında aktıkları görülür. Roman ve öyküde toplumsal oluşuma uyarlanma da bu tarihlerden sonra daha iyi gözlenir. Bu yanıyla söz konusu dönemi ben, roman ve öykücülükte bir "dönemeç" olarak niteliyorum. Böylece, daha önce çeşitli ülke üniversitelerinde tezlere konu olan "Türkiye'de Köy Edebiyatı" ve "Köy Enstitülü Sanatçılar Kuşağı" konuları, ilk kez kitap bütünlüğünde sunulmuş oluyor. Bu yanıyla çalışmanın alanında önemli bir boşluğu dolduracağına ve Köy Enstitüleri Hareketinin yazınsal boyutunun daha iyi kavranmasına yardımcı olacağına inanıyorum."