Aşk imkansızı yaşamak, olmazı oldurmaktır bir bakıma.. Korku ise tutsak eder insanı.. Korktuğundan kaçar, korktuğuna yakalanırsın. Kadın ise var eden, idare edendir, toplar, toparlar dünyaya güzellik katar... Bilinir ki kadın eli değdiği her işte başarı ve güzellik olmuştur. Bu, aslına bakılırsa insanlığın var olduğundan beri böyle süregelmiştir. Her ne kadar kadın itilip kakıldıysa da, her ne kadar ezik, eksik, esir denildiyse de... Kadının dehasından her zaman korkulmuştur. Korkulduğu için bu yaftalar yapıştırılmıştır.
Günümüze baktığımızda kadın cinayetleri her ilde, her bölgede artarak devam etmiş, önüne geçilmez olmuştur. Öldüren, şiddet gösteren ise maalesef ki sözde seven, sözde âşık erkeklerdir. Annesini, bacısını, kızını, aşkını katleden erkekler namus için, çok sevdiği/kimseyle paylaşamadığı için yaptığını savunmaktadır. Çok yazık!!
Kadın! Yüce varlık! Her erkek bir kadından doğmuştur. Derdini, kederini, sevincini, aşkını kadına boşalmıştır. Kadın erkeğin derdini aklında, aşkını yüreğinde, can parçasını rahminde taşır da cennet ayaklarının altına serilir. Asla, sadece seks objesi olarak görülmemelidir. Baş tacı edilmesi gerekirken ayaklar altında sürünmesi, işkence görmesi ve daha ötesi katledilmesi ne dinen, ne insanen kabul edilemez.
Kozadaki kadın korktuğundan kaçabilecek mi? Kozasını örebilecek mi? Hayal'ine kavuşabilecek mi? Yoksa korkusunun tutsağı mı olacak? Peki ya kaderden kaçılır mı?
Kozadaki Kadının Hayal'i, hunharca, sözde seven erkekler tarafından şiddet gören, katledilen kadınlarımıza ithaf olunur.