Meksikalı yazar Yuri Herrera, Krallığın İşleri'nde akordeon çalıp şarkılar söyleyen evsiz Sanatçı'nın bir sınır krallığına kabul edilişini ve sarayda yükselişini anlatıyor. Yeraltı faaliyetleriyle parlayan, duvarlarının dışında düşmanları, içindeyse hainleri eksik olmayan bir yerdir burası. Yine de Kral, Saray ve Divan üyeleri Sanatçı'yı büyülemiş, o da karşılığında şarkılarıyla dinleyenleri büyülemeyi görev edinmiştir.
Saraylıların sıradan hikâyelerinin bile efsanelere dönüştüğü şarkılarla krallığın şanı yürür gider, Kral'ın en önemli adamlarından biri Sanatçı'dır artık. Ne var ki hikâyeler kurcalandıkça sırlar çözülmeye, kudret ve kusursuzluk perdesi yırtılarak zayıflıklar açığa çıkmaya başlar. Sanat sadece yüceltmeye mi yarar, yoksa zayıflıkları da göstermeli midir? Sanatçı bunun yanıtını ararken sanata, güce, sınırlara ve aşka dair dolambaçlı bir sorgulamaya girişir.
Krallığın İşleri ile başlayan, Dünyanın Sonunu Önceleyen İşaretler ve Bedenlerin Göçü ile devam eden üçlemesiyle Latin Amerika edebiyatında önemli bir yer edinen Yuri Herrera birbirinden bağımsız bu üç romanında atom sıkılığında bir destan yaratıyor.