Yaz mevsimiydi. Baba oğul, dağın yamacında bir dağ evinde oturuyorlardı. Ev kayalıkların ve ağaçların arasındaydı. Ortalık çok sessizdi. Evin için kaba sayılabilecek eşyalarla doluydu. Kitaplar etrafta dağınık bir biçimde duruyordu. David, evlerinin penceresinden vadiyi, mavi bir göle köpürerek akan ırmağı izlerdi hep. Seyretmeye hiç doyamazdı. Çevrelerinde yol görünmüyordu. David mutfakta jambonları kızartmış, kahveyi pişirmişti. Babasına seslendi.