Neşeli bir aile tatili hikâyesi olabilirdi anlatılan; yuvarlanan toplarının peşinden koşan iki küçük çocuk ortadan kaybolduktan sonra onları bulmak için yardıma gelen arkeologlar hayalini bile kuramayacakları bir keşifte bulunmasalardı…
Tarih, mitoloji, bilim ve efsaneler arasında dolanırken biriktirdiklerinden yepyeni bir dünya yaratıyor Alpay Asar.
O dünyanın kapısı Geçidin Ötesi'nde…
"Eğer gözlerini kapatsaydı, sert kuzey rüzgârında cesurca dalgalanan sancakları görebilirdi Halit; buna cesaret edemedi. Gözlerini açık tutmak için direndi çünkü kapatırsa göreceklerinden korkuyordu. Bir kez daha teyit etti kendi kendine; yanaklarına çarpan rüzgâr doğudan esiyordu ve kalede dalgalanan tek sancak Profesör'ün kaldığı çadırın brandasıydı… Daha önce onlarca kazıya katılmış olsa da hiç böyle hissetmemişti. O an kalenin içinde hapsolmuş ruhları bile hissedebiliyordu. Biliyordu, izleniyorlardı. Çıkış yollarının açılmasını bekleyenler ile onları şu an oldukları yerde tutma vazifesi verilmişlerin gözlerini hissedebiliyordu."