Hakan Kağan, Külhanbeyi – Osmanlı'nın Bıçkın Sokak Çocukları romanıyla yanına düşlerini ve umutlarını da alarak bizi 1730'lar İstanbul'una, Lale Devri'ne götürüyor. Lale bahçelerindeki rüya gibi eğlencelere, sokakların kalabalığına karışıp külhanbeyleri ve sokak çocuklarının dünyasına davet ediyor okuyucusunu. Birbirine dokunan sıradan yaşamların içinde sıradışı, gizemli hikâyelerin kahramanlarını, bazen bir kahvehanede bazen bir hamam külhanında sabırla dinliyor. Uyurgezer düşler içinde, hayal perdesine düşen aşkın, ümidin, vefanın resmini çizmeye çalışıyor.
Bizim gülistanımız, külhan anamız!
Layhar'ın piçlerini bir ana gibi besleyip büyüttün. Aynı anadan aynı babadan olanlar birbirini boğazlarken, yokluğun emzirdiği bizler kardeş gibi bir arada yaşadık. Şimdi görüyorum ki sessiz, karanlık duvarlarında, geçmiş günlerin hatıraları yaşayacak. Varlığımızı, yaşarken fark etmeyenler yokluğumuzu da fark etmeyecek.
Külhan ana!
Bu karanlık soğuk duvarların içinde, bundan sonra başka piçleri büyütüp yetiştireceksin. Karanlık gecelerde, onların hıçkırıklarını duyacaksın. Bilmelisin ki, ben burada yaşananları hiç unutmayacağım.