Cuma namazına gelip minberin altında Cuma hutbesine kulak verenlerin üzerinde İslam gerçeğinin büyük etkisini görebiliriz. Minberden, sessizce dinleyen kişinin üzerine düşen imanın kelimeleri, onun içini titretmektedir. Mescit köşelerinde namaz kılanlardan, gözyaşlarına boğulanları, hatta imamın kendisinin heyecandan titrediğini görürüz. Oysa bu dinleyici namazını bitirdiğinde, içini titreten "gerçek" mescitte kalmakta ve onunla caddeye taşınmamaktadır. Öyleyse mescidin eşiğinden atlayan Müslüman, bir durumdan diğerine geçmektedir. Bu bizi, şu analizi yapmaya sevk etmektedir: "Ruhsal/manevî unsur ile sosyal unsur arasında bir ayrılık ve ilke ile yaşam arasında bir bölünmüşlük/kopukluk vardır.