Ahmet Davutoğlu 1998'de yazdığı makalede medeniyet konusunu Edmund Husserl'in Selbstverständnis (ben-idraki) ile Lebenswelt (hayat dünyası; ortak tecrübe alanı) kavramlarıyla açıklıyor. Bu tespit çok önemli. "Ben idraki ile hayat dünyası arasında etkin ve doğrudan ilişki kurabilen medeniyetler canlanma yaşarken, bu ilişkinin koptuğu ya da zayıfladığı medeniyetlerde bunalımlar ve düşüşler görülmektedir" diyor.
17 yıl sonra gerekli soruyu soralım. Bizim ben idrakimiz bu dönemde kendi hayat dünyasını tasarlamakta ne kadar başarılı oldu? Hayat dünyası dediğimizde evlerden, işyerlerinden, okullardan, mahallelerden ve şehirlerden bahsediyor olmalıyız. Hayat dünyası dediğimizde televizyon yayıncılığından, gazetelerden, sinemadan, tiyatrodan, internetten de bahsediyor olmalıyız. Bu dönemde Cem Yılmaz'ı, Acun Ilıcalı'yı çıkardık. Belki bir Yunus çıkarmalıydık çünkü o bize "bugün herkes fazladan bir iyilik yapsın" diyebilir.